Z Kuşağını Anlamaya Başlamak Üzerine Kuru Gürültü

Bizim yaşlarda olan X kuşağı insanları henüz daha Y kuşağını tam çözememişken, son yıllarda Z kuşağı bir anda sanırım tüm kuşaklardan baskın çıkarak pazarlamacıların ve siyasilerin odaklanmayı yoğunlaştırdığı bir jenerasyon olarak karşımıza resmen dikildi. 1990’ların sonlarından 2010’lu yılların başlarında doğanların kategorize edilerek tanımlandığı bu kuşağın, 2012’den itibaren doğanların ve bütün mensuplarının 21. Yüzyılda doğmuş olacağı bir sonraki jenerasyon olan Alfa jenerasyonu ile kıyaslandığında ne gibi farklılıklar olacağını önümüzdeki zamanlarda daha net anlayabileceğiz.

Kuşak tanımlarını yani belirli özelliklere göre nesilleri kategorize etme konusunun ne kadar gerekli veya nerede işe yarayacağı konusunda tartışmalar devam ede dursun, Z kuşağı son yıllarda gelişmiş ülkelerde siyasi partilerin de odak noktasına yerleşmiş, ve bu yaş grubuna yönelik propaganda metodlarının kullanılmaya başlandığını görmekteyiz. Ürünlerini pazarlarken bu kuşağa ulaşmak isteyen birçok firma ve marka da gerek mecralarını gerekse yöntemlerini seçerken Z kuşağınının oyun alanına çoktan girmeye başladı. En basit örneği, şu anda Türkiye’de bazı influencerlerin bir ürünü tanıtırken Tiktok’ta reklam edilen bir ürün olduğunu belirten “Tiktok item” kavramını kullanmasıdır sanırım.

İş dünyası da Z jenerasyonunu anlamak zorunda kalacak sektörlerdendir. Dijital teknolojinin içine doğmuş, hızlı ve analitik düşünebilen gibi özelliklerle tanımlanan bu kuşak, iş hayatında ekip çalışmasına yatkınlıktan çok bireyselliği öne çıkaran bir tercih yapabilmekte. Dolayısıyla büyük bir gururla iş ilanlarında kriter olarak belirlenen “ekip çalışmasına yatkınlık”mevzusunun bu çocukları pek de cezbeden bir şey olamayabileceğinin farkında olunması değerlidir. Özgüveni yüksek, özgürlük ve bağımsızlıklarına düşkün olarak genelleme yapılan Z jenerasyonu, üniveriste veya iş seçerken ailelerin çizdiği yoldan değil, kendi çizdiği yolda yürümeye meyilli görünüyor. Biz X kuşağının tam aksine “elalem ne der?” kaygısı taşımayan bu gençler imkanları oldukça veya kendi imkanlarını yaratabildikleri oranda kendi yollarını çizmeyi seviyorlar.

1964-1979 yılları arasında doğan X kuşağı  büyümekte olduğu dönemlerde dünyanın içinde bulunduğu tarihsel sürecin de etkisiyle sosyal olaylara karşı duyarlı(68 kuşağı dönemi örneği) ancak otoriteye karşı daha temkinli, hiyerarşiye daha çok önem veren,çalışma hayatında ise uzun süreli ve bir bağlılık geliştirerek çalışmaya daha yatkınken, ekibine eklenen Y ve daha da ötesi olan Z kuşağını bugünlerde sürekli olarak “otoriteye saygı duymadığı, hiyerarşiye önem vermediği, mesai saatlerine uymadığı “ için eleştirmekte ve iş yerlerinde bir kuşak çatışması sorunundan bahsedebilmektedir.Halbuki uzmanlara göre iş yerlerinde olan kuşak çatışması değil, doğru yönetim sistemi ve anlayış eksikliğidir. X kuşağı “ölçemediğini yönetemezsin mantığıyla, çalışanı ne şekilde motive edeceğiz ki verimliliğini artırabilelim? Nasıl daha sonuç odaklı olabiliriz? Performansı nasıl artıracağız? gibi sorulara odaklanmışken,kuşak araştırmaları ile tanınan araştırmacı Evrim Kuran’a göre Z kuşağını bunlardan daha çok “Nasıl daha anlamlı bir hayat yaşayacağız? Sorusunun ilgilendirdiğini  belirtir.

Esnek çalışma saatleri ve katılımcı bir yönetim anlayışını benimseyen bu jenerasyona göre, geçen hafta Slash Generation’u anlatmaya çalışırken de bahsettiğimiz gibi, yapılması gereken bir iş gerekli teçhizat olduktan ve sonuçlandıktan sonra herhangi bir yerde ve zamanda yapılabilmektedir.Uzmanlar bu kuşağı işe giriş ve çıkış saatini kart basarak kayıt altına alan ancak mesai süresinde verimsiz olanlarla kıyaslayarak daha dürüst olduklarını ve “mış gibi” yapmamayı tercih ettiklerini belirtiyor. Tam da bunlarla paralel olarak özellikle belirli alanlarda uzmanlığı olan kişilerin kurumsal kayata  freelance çalışarak destek vermeyi tercih etmesi,uzman olduğu bir konuda ders vermesi, ya da bir yazılımcı veya grafik tasarımcısı ise işini birden çok platformda veya kurum için uzaktan yürütmesi veya yurtışında Über hizmeti verenler gibi benzer iş şekillerinin oluşturduğu yeni ekonomiye “GIG Ekonomisi” adı verilmiş durumda. Gig Ekonomisi,“Teknolojinin hızla gelişmesi, insanların özgürce maddi kazanç sağlama isteği ve freelance platformların çoğalmasıyla ortaya çıkan bir ve kısa süreli işleri anlatan bir kavram” olarak kabaca tanımlanıyor. Kendi içinde artıları ve eksileri olan bu yeni ekonomik model ayrı bir inceleme ve değerlendirme konusudur.

Yine Evrim Kuran’a bir referans  yapacak olursak “insanın yaşı ilerledikçe kendi için ideolojik kuleler oluşturduğunu ve kendinden başka kimseyi göremediğini, diğerlerini de(burada diğerleri Z kuşağıdır) ötekileştime eğiliminde olduğundan” bahseder.  Elbette her kuşağın kendine göre özellikleri olabilecek ve birbirine bu özellikleri empoze etme şansı büyük ihtimalle olamayacaktır. Öte yandan kuşakların birbirinden öğreneceği çok fazla şey vardır ve burada sanırım en önemli konu “ben oldum,ben tamamım” demeden sürekli hayatı öğrenen, öğrenmeye açık bir şekilde anlamaya ve yaşamaya devam edebilmektir. Evdeki ebeveynlerin  ve iş hayatındaki yöneticilerin de aynı anlamaya çalışma çabasını sarf etmesi hem gerekli hem de  değerli olacaktır çünkü hep söylediğim gibi şimdiki gençler bir harikadır ve bizlerin yapması gereken tek şey onların hayatında anlamlı olarak tanımlayacakları yaşam alanını sağlamak olmalıdır.

“Gençlerin diplomadan çok amaca ihtiyacı var”

(Evrim Kuran)