İnsan, beyin gibi mükemmel çalışan, fonskyonu ve kapasitesi yüksek bir organa sahip olmasına rağmen, bazı irrasyonel kararları neden veya nasıl  alır? Bazı davranışlarda neden bulunur veya bulunmaz? psikoloji, iletişim, pazarlama, siyaset ve benzeri birçok alanda hala araştırma konusu olarak popülerliğini koruyor. Önemli veya önemsiz konularda insan sürekil karar alan bir varlıktır ve bu kararların bir kısmı da ekonomik kararlardır.İnsanın ekonomik bağlamda karar alırken sahip olduğu beyin ile rasyonel kararlar alması beklerken, önemli oranda irrasyonel davranış içine girebildiği de reddedemeyeceğimiz bir gerçek olarak orada duruyor. Bu da aynı zamanda verdiğimiz kararlar üzerinde kendimizin ne kadar etkisi olduğu sorusunu da birlikte getiriyor. Ekonomik kararların sosyal, duygusal önyargılardan nasıl etkilendiğini Davranış Ekonomisi bilim dalı uzun yıllardır açıklamaya çalışmakta. Bu apayrı ve ta Adam Smith’e kadar giden uzmanlık alanı bir konu olduğundan burada sadece çok yüzeysel olarak değinilecektir.Kabaca, klasik ekonomi,insanı rasyonel olarak kabul ederken, davranış ekonomisi insanı sınırlı rasyonellik ile davranan bir varlık olarak kabul etmekte.

Davranış ekonomisi alanında  nobel ödüllü Richard Thaler, Cass R.Sunstein ile birlikte kaleme aldığı “Nudge/Dürtme” adlı kitabında karar vermede uygulanmasını önerdiği yöntemleri anlatır.” Sağlık, mutluluk ve zenginlik üzerine alınacak kararlara yönelik metodlara odaklanılmasına rağmen, özgürce seçebilme, seçmeyi kolaylaştırma, uygun faydayı sağlama amacıyla uygulanacak metodların politika oluştururken de kullanılabileceğini veya kullanılması gerektiğini” belirtir. Barack Obama’nın başkan seçildiği zaman bu kitabı  kabinesindeki herkese zorunlu olarak okuttuğu da söylenir.Kararlar ve davranışlardan bahsederken Seşim Mimarisi ve Seçim Mimarları kavramlarını da biraz anlamak gerekir. Thaler, Seçim mimarisinin temel amacını özgürce seçebilme, seçmeyi kolaylaştırma, uygun faydayı sağlama olduğunu da bir kenara not ederek, bu kavramı kısaca “seçeneklerin sunum şeklinin değiştirilmesi ile kişilerin seçimlerini yönlendirme sanatıdır” şeklinde tanımlıyor. Seçim mimarlari ise en genel anlamda “insanların karar verecekleri konuyu organize etme sorumluluğu yüklenmiş kişi” olarak tanımlanmakta. Bunu Herhangi bir markette hangi ürünlerin raflara ne şekilde yerleştirildiği, herhangi bir açık büfede hangi yemeği seçececeğimizi belirlemek için kurulan büfe düzeni/sunumu gibi günlük hayattan çok basit örneklerden bile farklı seçim mimarisi uygulamalarının kişilerin ve toplulukların seçimlerinin yönlendirilebileceği/manipüle edilebileceği gerçeğini bir kenarda tutmak gerekir.

Süpermarkete elinize bir alışveriş listesi ile gittiğinizi düşünün, bu listede 10 ürün vardır ancak marketin içinde dolaşırken gözünüze çarpan, çoğu zaman da görmeniz için özellikle startejik noktalara yerleştirilen ve listenizde olmayan bir çok ürün daha satın alıp alışverişi tamamlarsınız. Yani aslında çevreniz sizin daha ekonmik veya daha doğru kararlar almanız için tasarlanmamıştır ve birileri sizin kararlarınızı etkilemiş ve aklınızda hiç olmayan bazı ürünleri de satın almış durumdasınız. İşte burada(sadece market değil tüm hayatımızda) bu dizaynı yapan, sizi yönlendiren, göz hizanıza bazı ürünleri özellikle yerleştiren seçim mimarları devrededir. Şimdi bu süpermarket örneğini karar verdiğiniz, seçim yaptığınız tüm diğer alanlara uygulayın ve bir daha aldığınız kararların sizin mi? Başkasının mı olduğunu tekrar düşünün.

Seçim mimarisi elbette fayda amacıyla kullanılabileceği gibi daha farklı şekilde de kullanılabilir.Yani bu seçim metodlarını toplumun yararına da kurmak mümkünken, amaç farklı da olabilmekte.Yine açık büfe örneğinden gidersek, fayda getirecek olan, kişiyi doğru ve sağlıklı yemekleri seçmeye yönlendirmek ve sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırmak için yönlendirmek, veya tüketimini hızlandırmak için(belki bir gün  önceden kalan yemek) yönlendirmek mi?

İnsanın rasyonel düşünmeye fizyolojik olarak uygun bir beyni varken tüm bunların neden olduğu daha önceki yazılarda bahsetmiş olduğumuz yine insan beyni ve davranışının karmaşıklıktan kaçıp kolaya doğru olan yönelimi olabilir.Yani esas mesele insanın özgürce seçmesine engel olunmasına çalışmak üzerine değil, seçim yaparken seçim mimarisine özgü yöntemlerle karar verme yolunu kısaltmak ve kolaylaştırmak üzerine bir dürtme amacı vardır.

Sorular “verdiğimiz kararlar üzerinde ne kadar etkimiz var?” “kendi kararlarımızı kendimiz mi kontrol ediyoruz? Şeklinde sıralanmaya devam edebilir... Belirsizliklerin sürekli arttığı yeni dünya düzenimizde, sürekli soru sorma, sürekli irdeleme alışkanlıklarımızı kaybetmemek, farkında olsak da olmasak da bilişsel yapımızda bazen hata yapmamıza sebep olan şeylerin esas amacının bu zor hayatımızı kolaylaştırma üzerine kurgulanmış olduğunu da unutmamak, çevremizin veya önümüze konulanların karar alma süreçlerimizde bizleri dürtme amacıyla var olduğunun da farkında olarak yaşamaya devam etmek hala çok değerli...

“Düşünmek zor bir sanattır. Onun için, çoğunluk tek karar verir”

(Carl Gustav Jung)