Duygu dediğimiz şey mutluluk, öfke, üzüntü ve benzeri karmaşık psikolojik durumu ifade ederken, duyarlılık ise “duygunun varlığıyla yaratılan zihinsel tutum” olarak tanımlanır. Burada belki de iki kavram arasındaki en büyük fark birinin(duygunun) bize kontrol edilemez bir gelişi varken, diğerinin(duyarlılık) kendimiz tarafından daha kontrol edilebilir olduğu gerçeğidir. Duyguların pozitif veya negatif olarak hissedildiği malumdur. Mutluluk, üzüntü, öfke, korku, sürpriz ve tiksinme ana arter 6 duygu olarak tanımlanmışken sonradan gurur, heyecan, utanç, küçümseme, utanç da evrensel duygular olarak listeye eklenmiştir. Elbette sofistike bir varlık olan insanı sadece bu duygularla kısıtlamak mümkün değildir.

Duyguların çok bireysel olduğunu da sanırım kabul etmemiz gerekir. İlk başta karşımızda gülen bir insan gördüğümüzde onu mutlu duyguda olan biri olarak tanımlamaya yeter gibi görünse de bu her zaman böyle olamayabiliyor. Veya öfke/ üzüntü gibi negatif duyguları her insanda farklı şekillerde görebiliriz. Biri üzgün iken ağlarken, başka birisi bu duyguyu bastırıp nötr ve duygusuz bir görüntü sergileyebiliyor. Bu bazen kişinin karakteriyle alakalı bazen de durumsal olabilir sanırım. Tam da bu noktada devreye giren şey belki de duyarlılıktır. Duyarlılık, örneğin karşınızdaki insan üzüntüden ağlarken sizin de ağlamak istemenize rağmen, onu rahatlatmak adına duyarlı davranıp daha iyi bir halde  görünme çabası olabiliyor. Veya öfke hissettiğiniz zaman bunu duygularınızı serbest bırakarak sonradan telafisi zor durumlarla karşılaşmamak adına kontrol altına alabilmektir biraz da duyarlılık.

Duygusallık konusunda farklı görüşler mevcuttur. Bir görüş, aklın insana bahşedilmiş en önemli şey olduğunu söyleyip, duyguların benliği sarmasına izin verilmemesi ve  kontrol edilmesi gerektiğini, kontrol edilemezse istem dışı davranışlara sebep olacağını, duyguların kontrol ettiği kişilerin çoğu zaman hayal kırıklığı yaşayacağını söylerken, diğer taraf da insanın (rasyonel değil) duygusal bir varlık olduğunu, aldığı her kararda duyguların öne çıktığını dolayısıyla duygusallığın “duyguları salma yetkinliğine sahip olunması” anlamına gelebileceğini ve duygularını farkında ve bilinçli olarak salabilen(gösterebilen/yaşayan) insanların daha açık ve daha özgür olduğuna inanır.

Duyarlılığa gelince bunun biraz empati ile ilgili olduğu, biraz da bencil olmamakla alakalı olduğu ve “insanın önemli ve üstün meziyeti” olduğu belirtilir. Duyarlılık bazı uzmanlar tarafından “bilinçli duygusallık” olarak da ifade edilmiştir. İnsanların gerek kişilerarası ilişkilerde gerekse içinde yaşadıkları topluma karşı sorumluluklarından biridir duyarlılık.Toplumsal bağlamda çevreye karşı duyarlılık buna güzel bir örnek olabilir. Kişisel ilişkiler seviyesine baktığımız zaman ise duygusal insan karşısındaki bir  bir sorun yaşarken, odaklandığı noktanın bu sorunu çözmekten çok karşıdakinin duygularına karşı benzer duygular geliştirmek(örneğin onunla birlikte üzülmek/ağlamak) olduğu belirtilir ve bunun birşeyleri düzeltmeye pek de katkı sağlamadığı savunulur.

 Öte yandan duyarlı kişinin karşısındakinin sorununa çözüm arayıcı, sorunu çözmek için elinden geleni yapan, ve aslında bir yerde bir acı var ise bunu dindirme çabası içinde olan kişi olarak tanımlanır. Bu elbette biraz kişinin huyu suyu belki biraz da kendi duygusal ve ruhsal yapısıyla, veya kendisi ile barışık olmasıyla, özgüveninin yüksek olmasıyla ilgilidir. Çevremize  baktığımız zaman duyarlı olarak tanımlayabileceğimiz insanların hayattan zevk alan, ilişkileri sağlıklı,iletişimi güçlü, etrafındaki insanlara destek olan, kendi ruhlarıyla barışık, egolardan arınmış kişiler olduğunu söylemek pek de yanlış olmayacaktır.

Duygular,duygusallık,duyarlılık ve insana dair daha birçok şey hakkında elbette sonsuz araştırma, farklı görüşler, geniş tanımlamalar olduğunun da farkında olarak ve çok da genelleme yapıp kesin yorumlar yapmadan, duygusal ve duyarlı insan ile ilgili bir makalede geçen tanımı da buraya bırakalım”Duygusal insan kendini merkeze alır, duyarlı insan karşısındakini, duygusal insan kendi çektiği acıyı önemser, duyarlı insan karşısındakinin acısını”


“Duygusal” ile “duyarlı”yı ayırt etmemiz lazım.Duygusal biri boş zamanlarında gayet gaddar olabilir. Oysa duyarlı biri asla zalim değildir”

(Vladimir Nabakov)