Topluluk karşısında güzel konuşan birisini dinlediğimizde, çok iyi hitap ettiği için “ bu kişiden iyi yönetici olur/iyi bir lider olur” diye çıkarım yaptığımızda, veya bir markanın A ürününü satın alıp,kullanıp memnun kaldığımızda, daha sonra bu markanın iyi bir marka olduğu hakkında pozitif bir yargıya varıp yapıp B  ürüne ihtiyaç duyduğumuzda yine aynı markaya yöneldiğimizde, bir restorantta menüden seçtiğimiz bir yemeği çok lezetli bulduğumuz zaman, menüdeki diğer tüm yemeklerin de lezzetli olacağına dair bir varsayım yaptığımızda, yeni tanıştığımız ve herhangi bir sözü veya davranışı bizde pozitif bir his uyandıran insanın tüm karakteriyle ilgili de olumlu bir algıya sahip olduğumuzda, “dışı güzel olan insanların içi de güzeldir” diye düşündüğümüzde, halo etkisi altındayız. Çok kısa bir tanımla halo etkisi “ bir bilgi kırıntısı veya küçük/az bir bilgiye bakarak daha geniş bir (olumlu)çıkarım yapmak” olarak tanımlanıyor, yani birinin veya bir şeyin olumlu bir özelliğinden dolayı genel olarak olumlu bir tümevarım da denilebilir. Bir kişiyle,ürünle veya durumla ilgili izlenimimiz olumlu olduğunda zihnimiz bizi hemen genel bir olumlu algıya yönlendiriyor.

Dış görünüşün karar vermede etkisinin önemli olduğunu kabul etmemiz gerekir. Bunun en yaygın göstergelerinden biri ürün ambalajları değil midir? Ürünü satın alırken ambalajın nasıl olduğu da bizim için karar vermede bir etkendir. Yine aynı şekilde, iş mülakatlarında görüşmeye gelen kişinin profesyonel bir tarzda giyinmiş olması, görüşme başında o kişiyle iligli yarattığı olumlu  izlenim de halo etkisidir. Dolayısıyla özellikle iş mülakatlarında iyi görünümlü adayların, yetenekli adayların önüne geçmemesi ve görüntünün yarattığı genişletilmiş olumlu algılara ve yargılara dikkat edilerek yapılandırılmış bir görüşme süreci izlemek gerekir.

Peki bu neden oluyor? Neden bir bilgi veya görüntü kırıntısı veya ilk izlenimle hızlı karar vermek istiyoruz? Bu sorunun cevabı yine insan beyni ile alakalı aslında. Halo etkisi elbette bilişssel  bir kavramdır ve kökeninde yine insan beyni ve dürtüler vardır. Uzmanlar insan beyninin karmaşadan hoşlanmadığını söylerken doğadaki sistemin de en az enerji tüketimi sistemi üzerine kurulu olduğunu söyler. Örneğin av peşinde koşan bir çitanın bazen belirli bir noktada bundan vazgeçip koşmayı bırakması, yakalayamayacağına inandığı bir av için daha fazla enerji harcamamak için dürtüsel olarak yaptığı bir davranış olarak açıklanır.

Karar alırken de insan beyninin hızlı karar vermek isteyen bir mekanizmada çalıştığı, bunun da yine doğadaki minimum enerji tüketimi gayretiyle bağlantılı olduğu, dolayısıyla insanın karar almayı kolaylaştıracak halo etkisi gibi zaafiyetlerin etkisinde kalması gibi bir durum ortaya çıkıyor. Akan Abdula bir konuşmasında, konuyu günümüz tüketim(ürün tüketimi veya duygusal tüketim) çılgınlığı persfektifiyle değerlendirdiği zaman, modern insanın tek bir gün içinde bile televizyondan,sosyal medyadan, arkadaşlarından,ailesinden, etrafında gördüğü bilboardlardan ve daha bir çok kaynaktan binlerce mesaja maruz kaldığını dolayısıyla hayatta kalıp günlük hayatına devam edebilmesi için Halo etkisi gibi “zihin kusurlarına” ihtiyaç duyduğunu söyler.Facebook’a telefonumuzdan bakarken elimizdeki ekranı sürekli kaydırırız mesela. Bunu yapmadığımızı ve tek bir paylaşıma saatlerce baktığımızi hayal edersek, bir noktada kilitlenmiş ve devam edemez duruma düşeriz. Bu biraz da ona benziyor sanırım. Etraftan sürekli gelen mesajları hızlıca kodlayıp, işleyip, karar alıp, bir nevi kendimize reset atıp bir sonrakine geçmemiz gerekiyor. Bazen bu hızlı kararlar hatalı bile olsa yine de karar alıp hayatımıza devam edebilmek için bu kusurlara ihtiyacımız olduğu gerçeği değişmeyecek gibi duruyor.

Halo etkisi çok fazla kontrol edebileceğimiz bir şey gibi görünmüyor ancak diğer bir çok konuda olduğu gibi “farkında olabilmek” ve bu zihin kusurumuza gereğinden fazla kapılmamak adına biraz bilgi sahibi olmak değerlidir. Zihnimiz bize sürekli “sen uğraşma,düşünme ben sana kısa yol sundum ordan git” demeye devam edecek. Biriyle ilgili olumu bir izlenim edindiysek, kim ne derse desin onun  kötü bir özelliği olabileceğini düşünmekte zorlanacağız, üstüne bir de çekici bulduğumuz biri devredeyse o kişiye dair diğer herşeyi farkında olmadan yüceltmeye devam edeceğiz.Tüm bunları yaparken özellikle önemli kararlarda, bir an durup “bu düşüncem yeteri kadar düşünülüp değerlendirilmiş bir düşünce mi? Yoksa halo etkisi altında mıyım? Diye de düşünmenin sanırım hiçbirimize bir zararı olmayacaktır.

“Vaktinden önce alınan kararların, sonu yoktur”

(Oscar Wilde)