Geride bıraktığımız seçim sürecinde işin en keyifli tarafı ülke siyasetinde farklı yerlere konumlanmış siyasi partilerin, etkilemek istedikleri hedef kitleleriyle iletişim kurma çabasıyla yürüttükleri kampanyaları gözlemlemekti. Siyasi yelpazenin farklı renklerini ve mesajlarını bu süreçte kendi DNA’larından uzaklaşmadan ortaya koyan iletişim stratejisi mutfağında yaşanan uzun çalışma saatleri, günlerce süren uykusuz geceler, emek, insan gücü, fikir gücü ve yaratıcılık gücü açısından da bir miktar methiye düzmek önemlidir.

Ulusal Birlik Partisi “İktidar Bizim İşimiz” sloganı ile tek başına iktidara gelme isteğini kampanya süreci boyunca yineledi. Propaganda döneminde sanırım en çok karşı söylem de bu slogana geldi, “Her gece elektrikleri kesmek bizim işimiz” en çok ilgi görendi demek çok yanlış olmayacaktır. Propaganda dönemi boyunca UBP turucu renginden, daha önce kullanılan görsel şablonlarından daha farklı ve yeni birşey sunmadı. Her ortamda kitle partisi olduğunu yineleyen partinin kendi kitlesini etkilemek için çok da farklı birşeylere ihtiyaç duyup duymayacağı da elbette ayrı bir tartışma konusudur. Propaganda döneminin sonunda “sandıklara koşarız 25’i aşarız” sloganı her ne kadar "arkaik" olsa da,kendi kitlesini hareketlendirmek ve tek başına iktidar niyetini vurgulamak için kullandı.

Cumhuriyetçi Türk Partisi,  kampanyasında kendi DNA’sına uygun bir şekilde kırmızı ve yeşil renklerinin birlikteliğini ve bütünlüğünü öne çıkardı ve kendini bu şekilde ifade etme ihtiyacını görsel tasarımlarına da yansıttı. “Yaptık, Yine Yaparız” sloganı partinin destekçisi olmayan kesimlerce “ne yaptınız ki?” sorusunu sordurduysa da, bu görüş seçim sonuçlarını etkilemek için elbette yeterli olmadı. Öte yandan CTP, aday listesinde yer alan 50 kişi ile ilgili olan özgüvenini, ilçe bazlı ve üzerinde aday fotoğraflarının yer aldığı billboardlarla yansıttı. Burada elbette özgüven yanında, sürekli olarak "kendi içlerinde ikiye bölünmüştürler" dedikodularına da karşı durur gibi, ısrarlı bir birlik ve beraberlik mesajı da yatıyordu. Kampanya videosuna baktığımız zaman ise yine partinin ideolojisi ile ahenkli  bir ritim ve yanan ateş içeren ve aslında CTP’nin barış ateşi mesajıyla özdeşleşen sokak görüntüleri dinamik bir sol mesajı yerleştirmeye çalıştı. Son kertede ise farklı söylemleri “buraya kadar” ana sloganı ile birleştirerek çözümsüzlüklere, sorunlara son verme konusundaki kararlılık mesajını yükseltti.

Demokrat Parti’nin ”Kuzey Kıbrıs’a Değer”  sloganı kendi seçmeni dışında çok kabul görmedi çünkü bu jargon ada içi değil adanın dışından bakıldığında bizim için kullanılan bir kavram gibi algılandı.Uzun süren bir sessizlikten sonra ve hafızam beni yanıltmıyorsa diğer partilerden sonra DP birkaç tane  kısa video yayınladı. Bu videolarda arka ses toplumun farklı kesimlerinden kişilere seslenip çözüm için DP’ye yönlendirme çabası içinde olmasına rağmen, bizim yaşlardakilerin çok iyi hatırlayacağı 1980’ler TRT reklamları ayarında videolara dönüştü ve izleyenlerden beklenen ilgiyi göremedi.Son olarak da DP’nin, "iktidar ve istikrarın sigortasıyız” demesi bir kısım tarafından söylem kopyalama olarak değerlendirildi. Propaganda süreci boyunca DP’de partinin kurumsal kampanyasından çok adayların kişisel kampanyalarının öne çıktığı da gözlemlendi.

Halkın Partisi kampanya sürecine organize bir şekilde en erken başlayan parti oldu.HP bu seçimde ayakları yere basan bir kampanya sürdürme gayretiyle, söylemlerinde ağırlıklı olarak ekonomiye dair çözümler öneren bir süreç yürüttü. Sosyal medya görsellerinde HP kurumsal renkleri olan kırmızı,beyaz ve lacivert renklerini ortaya koyarken, aynı renkler sürekli yeninenen farklı tasarımlarla hep zengin bir görüntü sağladı.Sosyal medyada ve billboardlarda da hem söylem içeren görseller, hem de adayların kullanıldığı tasarımlar yer aldı. Bu da bir yerde HP’nin hem söylem gücü hem de güçlü adaylarının ve başkanının bir yansıması olarak değerlendirildi. “Halk Kazanacak” ana sloganı ile ilerleyen HP, farklı önermeleri sunarken bunu “gençler kazanacak” “çalışanlar kazanacak” tamamlamalarıyla tümden gelim tekniğini de kullanmış oldu. Orta dönemde “BİZ VARIZ” konseptiyle devam eden parti, “BİZ çevre için VARIZ” şeklinde tamlamalarla ekonominin yanında sosyal politikalarla ilgili de söylemlerini yükseltti. Son kertede “ DUR DE” söylemini öne çıkaran HP, ülkedeki aksaklıklara son verme niyetini  farklı konularda uyarladığı mesajlarla, örneğin “Tarımda plansızlığa dur de üretenler kazansın” diyerek iki sloganı bütünleyerek önerme yaptı. HP seçim videosu, ülkenin farklı yerlerinden alınan görüntüler ve farklı emekçi kişilere yer vererek seçmeni olsun olmasın bir çok insanın duygularına hitap etti.HP seçim şarkısı daha önceki seçimlerde kullanılan şarkılardan daha farklı bir ritimde olmasına rağmen HP ile özdeşleşen birçok kavrama şarkı sözlerinde yer verdi ve partinin hiç vazgeçilmeyen değişim isteğini vurguladı.

Toplumcu Demokrasi Partisi ilk günden itibaren, pandemi sebebiyle yalın ve dijital bir kampanya yürüteceğini ortaya koydu. Akıncı kampanyaları ile başlayan Lacivert/mavi tonlarıyla yalın, kaliteli görsel tasarımlarla  ana mesajlarını vermeye çalıştı. Sosyal medya görsellerinde yüzü görünmeyen insanların tuttuğu söylem (pan)kartları “Şimdi TDP Zamanı” ana sloganı altına “Şimdi Paylaşım Zamanı” “Şimdi Sosyal Devlet Zamanı” alt başlıklarıyla sosyal politikaları öne çıkarmaya çalıştı, öte yandan bu slogan 2009’da UBP’nin kullandığı “Şimdi Ulusal Birlik Zamanı” ile benzeşti. Bu partinin sosyal medya paylaşımlarında veya billboard’larında dikkat çeken bir unsur da ne parti başkanının ne de adayların fotoğraflarının hemen hemen hiç kullanılmamasıydı. Bu da yine partinin gerçeklerine uygun, kişilerden çok politikaları öne çıkarma ihtiyacına yönelik bir strateji olarak değerlendirilebilir. Diğer tüm partiler Başkanlarını büyük bilboardlarda ortaya koyarken, TDP’nin bu  konuda da geri durduğu gözlemlendi. “Her kışın bir baharı vardır” seçim videosu ile umut vermeye çalışan TDP gerek görüntülerle gerekse videodaki söylemlerle videonun ruhunu beklenilen oranda yükseltemeyip, karamsara yakın bir son ürün ortaya sundu. Sonrasındaki seçim şarkısının nispeten canlı ve gençleri odak alan rap şarkı olması bu durumu telafi etme gayreti olarak değerlendirildi.

Bağımsızlık Yolu, bu seçimin en cesur ve radikal kampanya içeriğine sahip parti olarak diğer partilerden kendini net bir şekilde ayırdı. "Hükümete değil muhalefete talibiz" diyerek de kendini farklı bir noktaya konumlandırdı. Görsel tasarımlarında kullandıkları yıldız, görseller üzerine uyguladıkları sıradışı fontlarla da kendilerini ayrı bir yere konumlandırdıklarını  açık bir şekilde yansıttılar.Tüm söylemlerinde “mücadale” kelimesini yücelttiler. İdeolojik olarak aynı yere konumlandırmak için değil, ancak gerek söylemleri, gerek tarzları bize İspanya’daki Podemos’u da çağrıştırmadı değil. Sistem karşıtı duruşları birçok kişi ve kesim tarafından negatif olarak değerlendirilse de, seçim süreci boyunca televizyon programlarına katılan vekil adaylarının, hatta bir adım öteye giderek özellikle kadın vekil adayları demek de çok yanlış olmayacaktır, hem diğer partileri hem de siyaset dışı insanları da entellektüel seviyeleri, akıcı konuşmaları ve hitabet güçleriyle etkileyerek olumlu izler bıraktılar.

Tüm partiler kendi kampanyalarını yürütürken, adayların bireysel kampanyaları, söylem kartları, hatta video ve bilboardları da bu dönemde yayınlandı. Bu her seçim döneminde yaşanan ve kabul edilebilir bir süreçtir ancak  bireysel kampanyalarda kurumsal tasarımların katledildiği örnekleri de gözlemledik. Kimi doğrudan parti görsellerini kendisine adapte ederken, bir miktar da grafik tasarımcıları ağlatan, parti tasarımları ile çok bağdaşmayan sıfırdan tasarlanmış görsel ve söylemler de yaratıcılıkta sınır tanımadı. Elbette bu kişisel çabalar da bu işin ayrılmaz bir parçasıdır ancak kaş yapayım derken göz çıkarma riskini de herzaman içinde barındırdığı da unutulmamalıdır diye düşünüyorum.